Belki de erkeklerin kadınlarla birlikte olmalarının asıl sebebi, erkekliklerini yaşamak gereksinimi değil, kadın taraflarını yaşayabilecekleri kuytu bir yer bulma ihtiyacıdır. Birbirlerine sertlik ve yenilmezlik taslayarak bitkin düşen oğlan çocuklarının dinlendiği yerdir belki de kadınlar. ERKEK olmaktan yorulduklarında kendilerini bırakıverdikleri yumuşak toprak... Kıpırdamadan, sırt üstü yattığında insanı yukarılara kaldıran deniz suyu...
***
Yenilmek, büzülüp kalmak, sığınmak, sığışmak, kolları bacakları salıverip korunaksız oturmak, şakalaşmak ve komikleşmek, nahifleşmek ve aniden duygusallaşmak... Erkek dili içinde kendine yer bulamamış veyahut da o dilin dışında tutulmaya gayret edilen ne varsa, bütün o ufak tefek ve yaşamsal şeyler işte, tedavüle giriverirler kadınların bölgelerine girildiğinde. Ancak bir kadının kara sularına girildiğinde iner yelkenler yere. Rüzgârdan yorulmuş yelkenler, iniverirler...
Tuhaf olan şey bu halin, iki en yakın erkek arkadaş arasında bile anlatılmaması ya da bu halin bir başka erkeğe anlatılırken lügatin büsbütün değişmesidir herhalde. "Ne oldu? Nasıl gidiyor o kadınla?" dendiğinde cümlelerin hızla katır kutur hale gelmesi, hikâyenin gitgide değiştirilmesi herhalde en yakın erkek arkadaşlar arasında bile bir kadınla bir erkek arasında kurulan o teslimiyet antlaşmasının olmamasındandır. Erkekler, birbirlerine yenilmezler.
Daha doğrusu, erkekler birbirlerinin gözleri önünde yenilmezler. Erkekler bir aradayken muzafferdirler. Zaten belki de erkekler bu yüzden erkek arkadaşlığına kadınlardan itinayla ve büyük bir korkuyla sakındıkları tuhaf ve yüceltilmiş bir mana atfederler. O yenilmeyecekleri yeri üstüne titreyerek muhafaza ederler.
***
Hiçbir erkek hiçbir erkeği tanımaz aslında. Çünkü onlar, bir kadınla yaşadıklarını, o halleri, kesik kesik ve yaşadıklarının özüne temas etmekten itinayla kaçan bir dille anlatırlar. Dillerini eksilttikçe hallerini eksilterek ve nihayet olup bitenleri değiştirerek anlattıkları için erkekler, birbirlerinin hayatlarını asla tam olarak bilmezler. Onlar birbirlerini, bilmeden, kabul ederek, çoğu kez var sayarak, tahmin ederek, hatta bazen es geçerek yaşarlar. Bu yüzdendir, bir adama en yakın arkadaşının ince ayarlarına ilişkin bir soru sorduğunda bir kadın, bir türlü net bir cümle kurulamaz.
***
Siz hiç terk edilmiş bir adamın erkek arkadaşıyla bu konuyu konuştuğunu gördünüz mü? Kadınlara komiklik derecesinde tuhaf gelecek bir şeydir bu. Birbirlerinin yaralarını yalamayı öğrenememiş ama aslında öğrenmek de isteyen kediler gibidirler. Birbirlerine yıkılmış ağaçları ayakta tutmak için yapılan tahta destekler gibi yamru yumru, iğreti teselli cümleleri verirler. Meselelerden ancak o mesele üzerinde çok fazla düşünmemeyi becerebildikleri için kurtulabilirler.
Bir erkek bir erkekle dertleştiğinde bu yüzden, yastıklara cevaplanmamış yüzlerce soru düşer. Onlar kadınlardan farklı olarak ertesi sabah bu sorularla uyanmamayı becerebilirler.
Erkekler aleminde böyledir ince işler...
ECE TEMELKURAN - Milliyet gazetesindeki köşesinden